Kültürel diplomasiyi en basit tabirle ülkeler arasındaki duvarları ve önyargıları kıran bir
“yumuşak güç” olarak tabir etmek mümkündür. Diplomasi ve ülkeler arası iletişim
denildiğinde aklımıza ilk olarak siyaset, politika ve bunun benzerlerinin gelmesi çok normal.
Ancak az önce de belirttiğimiz gibi kültürel diplomasi, bir yumuşak güçtür ve sorunları daha
barışçıl yöntemlerle çözmeye çalışır. İşte sokak sanatı olarak adlandırdığımız bazı şeyler de
bu yumuşak gücün araçlarından birisi.

Kültürel Diplomasi ve Sokak Sanatı: Yumuşak Gücün Örnekleri

Sokak sanatının, kültürel diplomasi yönündeki öneminden bahsetmeden önce ortaya nasıl
çıktığını ve gelişimini incelemek daha faydalı olacaktır. Sokak sanatı, grafiti ile başlamıştır.
Grafitinin de ilk örneklerine Strabon’un bir eserinde rastlıyoruz. Eserde, o zamanlar
Tarsus’un yöneticisi olan Boethus’un taraftarları tarafından duvarlara “Gençlere iş, orta
yaşlılara öğüt, yaşlılara gaz.” yazıldığı belirtilmiştir. Görüldüğü gibi grafiti toplumsal veya
politik bir ses çıkarma aracı olarak kullanılmıştır. Sokak sanatının grafiti dışında ‘şablon
sanatı’, ‘çıkartma sanatı’, ‘örgü bombardımanı’ gibi daha birçok türü daha vardır. Ancak
bunların arasından en çok öne çıkanı grafitidir.

Banksy ve Mesajlarını Sokaklara Taşıyan Sanat

Peki, sokak sanatı gerçekten de amacına hizmet etmiş midir, yani sokak sanatı sayesinde
verilmek istenen mesajlar gerçekten verilebilmiş ve bazı şeyler değiştirilebilmiş midir?
Sokak sanatını bir yumuşak güç olarak değerlendirecek olduğumuzda ve etkilerini incelemek
istediğimizde karşımıza çıkan en etkileyici ve bilindik örnek anonim bir sokak sanatçısı olan
Banksy’dir. Banksy, İngiliz bir sokak sanatçısı, yönetmen ve politik aktivisttir. Kendisi
çalışmalarında genellikle savaş karşıtı, çevreci, hayvan haklarını koruyan ve tüketim
çılgınlığını eleştiren mesajlar vermiştir. Banksy’nin en önemli eserleri olarak ‘Beyaz Saray
Sıçanı’ ve ‘Kırmızı Balonlu Kız’ örnek verilebilir.

Banksy’nin 2002 yılında ortaya çıkarmış olduğu ‘Kırmızı Balonlu Kız’ eseri, ilk olarak
Londra’nın doğusundaki Waterloo Köprüsü’nün duvarına çizilmiştir. Çizimin yanında ek
olarak duvara bir de “Her zaman umut vardır.” yazısı yazılarak asıl mesajı vermek
istenilmiştir. Ancak çok zaman geçmeden şehir meclisinin kararıyla çizim ortadan
kaldırılmıştır. Bunun üzerine belki kendi haline bırakılsa bu denli ses getirmeyecek olan
bu çizim birçok yerde hem Banksy hem de başkalarının çizimleriyle tekrar tekrar hayat
buldu ve Banksy’nin de en çok ses getiren eserlerinden biri olmayı başardı. Şu anda da
birçok yerde bulunsa da resmin Londra’da yapılan hiçbir versiyonu günümüze kadar gelmeyi
başaramadı. Yine de oldukça ses getiren bu eser, farklı konular için bazı kısımları
değiştirilerek birçok olayda simge haline gelmeyi başardı.

Örneğin, 2005 yılında Filistin olaylarında Batı Şeria’da yapılan versiyonunda uçan balon
kullanıldı ve eser ‘Uçan Balonlu Kız’ adını aldı. 2014’te Suriye İç Savaşı için tekrardan
çizildi ve bu sefer ‘Başörtülü Balonlu Kız’ oldu. En son 2015 yılında Birleşik Krallık
seçimlerinde kalpli kırmızı balon değiştirilip yerine Birleşik Krallık bayrağı konulan bir
versiyonla karşımıza çıktı. İşte gördüğümüz tüm bu örnekler aslında sokak sanatının ne
denli önemli bir yumuşak güç olduğunu bize anlatıyor.

Hong Kong’da Sokak Sanatı ve Politik Direniş

Sokak sanatının önemli bir gücünü bir de Hong Kong’da görüyoruz. 20. yüzyılın başlarında
Çin, kendi kültürünü ve politikalarını yaymak amacıyla birçok alanı kullanıyordu ve sanat da
bu alanlardan birisiydi. Özellikle de Hong Kong’da sanatı yaymanın bir yolu ve yumuşak güç
olarak grafiti öne çıkıyordu. Sanatı ve kültürü yaymada neden grafitinin öne çıktığını
anlamak başta biraz güç olabilir ancak Çin’in demokratik koşullarını ve ortamını göz önüne
aldığımızda sanatçıların kimliklerini paylaşmadan ve özgür bir şekilde sanatlarını müzeler
veya sergilerde icra etmeleri pek mümkün olmadığı için çareyi sokak sanatı ve grafitide
bulduklarını söylemek yanlış olmaz.

Belli bir noktadan sonra grafiti ve sokak sanatı Hong Kong’da sadece sanatı yaymak ve sanat
yapmak amacıyla kalmayıp bilhassa bir başkaldırıya ve politik bir ses çıkarma aracına
dönüştü. Grafitiyle uğraşan insanların çoğu sanatçı değildi ve bunu bir meslek olarak
görmüyorlardı. Ev hanımlarından iş insanlarına kadar birçok kesimden insan grafitiyi
seslerini duyurabilecekleri bir yol olarak kullanmaya başladılar.

Örneğin yukarıdaki resimde Hong Kong’daki bir grafitiyi görüyoruz. Bu, 2014 yılında
Occupy Central protestoları sırasında Admiralty bölgesine “gerçek evrensel oy hakkı” ile
ilgili yapılan grafitilerden birisi. Bireyler, hem Çin hem de Hong Kong hükümetlerine
duydukları öfke ve hayal kırıklığını grafiti aracılığıyla ifade etmişlerdir. Grafiti sanatı
yoluyla Hong Kong halkıyla ortak bir amaç etrafında birleşmeyi ve evrensel oy hakkı için
daha fazla destek kazanmayı ummuşlardır. Örneğin, protestocular yalnızca tebeşirle graffiti
yapmakla kalmamış, aynı zamanda her birine vatandaşların dileklerinin yazıldığı binlerce
Post-It notundan oluşan bir duvar resmi de oluşturmuşlardır.

Sonuç Olarak

Sokak sanatının ‘yumuşak güç’ işlevi Atina ve İstanbul’da da karşımıza çıkıyor. Her iki şehir
de ülkeleri için önem teşkil eden büyük şehirler. Herhangi bir eylem ve protesto bu şehirlerde
yapıldığında olduğundan daha fazla yankı uyandırıyor ve ses getiriyor. Bu şehirlerde yapılan
eylemler kadar eylemler sırasında oluşan sanat daha da fazla ses getirmeyi ve üzerinde
durulan problemi daha fazla insana duyurmayı sağlıyor.


Kaynakça

https://tr.wikipedia.org/wiki/Banksy
https://tr.wikipedia.org/wiki/Sokak_sanat%C4%B1
https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1rm%C4%B1z%C4%B1_Balonlu_K%C4%B1z

Add Your Comment