Büyük Emu Savaşı

Avustralya kendine özgü çok çeşitli bir ekosisteme sahip olup sadece o bölgede yaşayan endemik canlılara sahip bir ülkedir. Bu canlıların büyük bir bölümünü ise kuşlar oluşturmaktadır. Bu canlılardan biri olan emular, yaklaşık 150 ila 190 cm boyunda ve akrabaları olan devekuşları gibi uçamayan bir türdür. Ayrıca Avustralya’nın önemli bir kültürel simgesidir ve armalarda da kendine yer edinmiştir.

 Önemli bir kültürel simge olmasına rağmen bir dönem hiç de dost olarak görülmemiş ve hükümet tarafından emulara karşı savaş açılmıştır. Bu olayın bu kadar büyümesinin arkasındaki en büyük etkenlerden biri, 1. Dünya savaşının getirdiği kıtlık ve yoksulluğun Avustralya’yı da vurmuş olmasıydı. Birçok asker savaştan döndükten sonra tarımcılığa yönelmiş, fakat bu da ihtiyaçlarını karşılamaya yetmemişti. Bu depresyon döneminin üstüne yaklaşık 20.000 emu, Avustralya’nın Batı Avustralya eyaletinde Campion bölgesindeki tarlaları harap etmişti. Gitgide büyüyen bu problemi çözmek için çiftçiler en sonunda dönemin Savunma Bakanı’ndan yardım istediler. Savunma Bakanı sorunu çözmek için bölgeye ordu birliklerini gönderdi. Bu birliğin başında ise 1. Dünya Savaşı gazisi olan Binbaşı G.P.W. Meredith yer aldı.

Savaşın Detayları

Savaş stratejisi olarak makineli tüfekleri kullanılması fikri atıldı ve bu fikir Savunma Bakanı tarafından onaylandı. Böylece savaş 2 Kasım 1932’de resmen başlamış oldu. Savaşın ilk günü yani 2 Kasım’da 50 emudan oluşan bir sürüye ateş açıldı; ancak bunlardan sadece birkaçı öldürülebildi. 2 gün sonra ise yaklaşık 1000 emudan oluşan bir sürüyle karşı karşıya gelen askerler bu kez o bölgeye top atışı yaptılar, fakat silahın tutukluk yapmasıyla bu girişim de başarılı olmadı. Birkaç gün sonra ve bazı askerler -belki de başarısız oldukları girişimlerin ve geride bıraktıkları dünya savaşının etkisiyle – her sürünün kendi 2 metre uzunluğunda, büyük siyah tüylü bir ‘‘komutanı’’ olduğunu, onları gözetlediğini ve stratejiler uyguladıklarını söylemeye başladılar.

 Herhangi bir sonuca varamayan askerler, bu kez silahlarını kamyonete monte ettiler; fakat bu da tatmin edici bir sonuç vermedi. Sonuç olarak 8 Kasım’a kadar olan bu süreçte yaklaşık 2500 mermi ateşlenmiş ama 50 emu bile öldürememişlerdi. Tabi bu süreç çokça mecliste de konuşulmuş ve basına da iyi yansımamıştı. Bu yüzden birlikler bölgeden çekilmek zorunda kaldı. Ve kazanan taraf resmen emu cephesi olmuş oldu. Aslında askerlerin başarısızlığı sadece emuların hızlı ve dayanıklı olmasından değil, aynı zamanda sahadaki koordinasyon eksikliğiyle de ilgiliydi. Bu olay Avustralya tarihinde hükümetin aldığı en garip ve başarısız kararlardan biri olarak yazıldı.

 Tüm başarısız denemelere rağmen işler hâlâ son bulmamıştı. Tarla işgalleri devam ediyor, tahıllar zarar görüyordu. Askerler bu sefer daha çok silah ve cephaneyle tekrar geldiler ve yaklaşık 1000 tane emu kuşunu öldürmeyi başardılar. Ancak hâlâ 19.000 emu kuşu vardı ve artık daha fazla cephane harcayamazlardı. Böylece emu kuşları bir kez daha kazanmış oldu. Tabi ki bu olay kısa sürede dünya geneline yayılmaya başladı. Örneğin Birleşik Krallık, bu durumu nadir bir devekuşu türünü yok etme girişimi olarak tanımladı. O dönemde bu Avustralya’ya kötü bir imaj çizmişti. Bu kötü imaj sadece türün yok edilmeye çalışılmasıyla ilgili değil, aynı zamanda emulara karşı iki yenilgi almalarıyla da ilgiliydi. Dönemin basınında bunlarla ilgili çokça karikatür çizilmiş, Avustralya alay konusu olmuştu.

Peki tahıllara ve tarlalara ne olmuştu? Emuları silahlarla yenemeyeceğini anlayan hükümet yine de bir çözüm bulmak zorundaydı. Çiftçilere daha dayanıklı tel çitler örüldü, emular için ödül parası kondu ve problemin büyük bir kısmı bu şekilde çözülmüş oldu. Böylelikle emuların nüfusu kontrol altına alındı. Günümüzde türleri tehlike altında olmayan milyonlarca emu, hâlâ Avustralya’da yaşamaktadır. Bugün Büyük Emu Savaşı, askerî bir başarısızlık olarak anılmaktan çok hem Avustralya halkı hem de dünya için gülümseten tarihi bir anekdot haline gelmiştir.

Add Your Comment