Bu çalışma, Çin’in “Kuşak ve Yol Girişimi” çerçevesinde şekillenen yeni küresel ticaret yollarını, Türkiye’nin merkezinde bulunduğu Orta Koridor özelinde analiz etmektedir. Ayrıca Avrupa’da artan güvenlik endişeleriyle birlikte silahlanma süreci ve Türkiye’nin savunma sanayiindeki konumu ele alınmıştır. Türkiye’nin jeopolitik potansiyelinin çok katmanlı bir güç projeksiyonuna dönüştürülmesi için dış politika ve altyapı stratejileri değerlendirilmektedir. Alternatif koridor projeleri ve eleştirel yaklaşımlar da analiz kapsamında yer almaktadır. 

Giriş

Son yıllarda artan küresel belirsizlikler, enerji ve ticaret yolları üzerindeki rekabeti daha da keskinleştirmiştir. Çin’in başlattığı Kuşak ve Yol Girişimi, Avrasya ekseninde birçok yeni güzergâhın gündeme gelmesine neden olmuştur. Bu bağlamda Türkiye’nin de dâhil olduğu Orta Koridor, Çin ile Avrupa arasında en kısa kara yolu alternatifi olarak öne çıkmaktadır. Bu makalede, Türkiye’nin bu koridordaki stratejik konumu, bölgesel güvenlik dinamikleri ve Avrupa’da artan silahlanma ile birlikte çok yönlü olarak incelenmektedir. 

Orta Koridor’un Jeopolitik ve Ekonomik Önemi

Orta Koridor yalnızca fiziksel bir ulaşım hattı değil, aynı zamanda enerji, dijital altyapı, kültürel temaslar ve siyasal iş birliklerini bir araya getiren bir bağlantılılık modelidir. Türkiye’nin son yıllarda ulaştırma ve altyapı alanında yaptığı yatırımlar, bu hattın işlerliğini artırma potansiyeline sahiptir. Aynı zamanda bu koridor, BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda ekonomik kalkınma ve bölgesel bütünleşmeyi teşvik etmektedir. 

Alternatif Güzergâhlar: IMEC ve Orta Koridor Karşılaştırması

Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC), Körfez sermayesi ve Hindistan’ın yükselen ekonomisi ile dikkat çekmektedir. IMEC, siyasi olarak daha istikrarlı bölgelerden geçme avantajına sahiptir. Ancak teknik ve jeopolitik açıdan Orta Koridor hâlâ daha güvenilir ve sürdürülebilir bir seçenek olarak değerlendirilmektedir. Özellikle Hazar Denizi geçişindeki zorluklara rağmen, Orta Asya’daki altyapı gelişmeleri bu güzergâhı geleceğe dönük güçlü bir alternatif hâline getirebilir. 

Türkiye’nin Savunma Sanayii ve Avrupa Güvenliği

Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında Avrupa’nın güvenlik öncelikleri değişmiş, NATO ülkeleri savunma bütçelerini artırmıştır. Türkiye ise hem NATO’nun doğu kanadında yer alması hem de yerli savunma sanayiindeki atılımları sayesinde bu süreçte tedarikçi ve dengeleyici bir aktör hâline gelmiştir. 

Eleştirel Perspektifler

Orta Koridor’un sürdürülebilirliği, bölgedeki siyasi kırılganlıklar, gümrük engelleri ve Rusya’nın etkisi nedeniyle zaman zaman sorgulanmaktadır. Ayrıca Türkiye’nin artan savunma rolü bazı Avrupa ülkelerinde endişe yaratmakta; bu durum, Türkiye’nin NATO içindeki pozisyonunun gelecekte tartışmalı hâle gelebileceğini göstermektedir. 

Sonuç Olarak

Türkiye’nin hem doğu-batı hattında ticari entegrasyon sağlaması hem de Avrupa güvenliğinde etkin rol üstlenmesi, ülkeyi çok yönlü bir aktör konumuna taşımaktadır. Ancak bu rolün sürdürülebilir ve yapıcı biçimde devam edebilmesi, çok katmanlı dış politika stratejileri ile mümkündür. Ayrıca alternatif güzergâhların ve bölgesel dengelerin sürekli izlenmesi, Türkiye’nin jeopolitik konumunu güçlendirecektir. 

Kaynakça

  • World Bank. (2023). Global Trade Routes and Infrastructure Investments. https://worldbank.org/global-trade 
  • NATO. (2024). Defence Expenditure of NATO Countries (2014–2024). https://nato.int/defence-stats 
  • European Council on Foreign Relations. (2024). Turkey and European Strategic Autonomy. https://ecfr.eu/publications 

Add Your Comment