İşgalle Toprak Kazanmak Mümkün mü? Ukrayna Örneği
Devletlerin varoluşundan II. Dünya Savaşı sonuna kadar olan birçok dönemde, devletler toprak kazanımı için savaş ve işgal yöntemlerini kullanmıştır. 1945 yılında Birleşmiş Milletler’in şartnamesinde bulunan kuvvet kullanım yasağı ile birlikte, güç kullanarak toprak kazanımı (nefs-i müdafaa dahil) yasaklanmıştır. Yirmi birinci yüzyılda bir devletin toprak kazanması için yasal sebepleri olmalı ve bunu anlaşmalarla tescil etmelidir. Ancak Rusya, 2014 yılında Kırım’ın ilhakı gibi günümüzde de Ukrayna’dan yasadışı bir şekilde toprak kazanmaya çalışmaktadır.
Rusya; Ukrayna topraklarına yapılan saldırıları, etnik Rus azınlıklarını koruma amaçlı bir meşru müdafaa eylemi olarak tanımlamaktadır. Uluslararası hukuka göre meşru müdafaa yalnızca silahlı saldırı değil, aynı zamanda olası bir saldırıya karşı da kullanılabilir. Fakat Rusya, hem 2014 yılında hem de 2022 yılında ilhak ve kapsamlı işgal öncesinde herhangi bir Ukrayna saldırısı veya tehdidiyle karşı karşıya kalmamıştır. Bu nedenle Rusya’nın bu saldırı eylemleri meşru müdafaa olarak değerlendirilemez. Haklı bir meşru müdafaa olsa dahi bu durum Rusya’nın toprak kazanımını yasal kılmaz. Uluslararası arenanın bu durumlara yeteri kadar ses çıkarmaması ve yaptırımlarda bulunmaması, farklı coğrafyalardaki devletlerin ve toplulukların da bu gibi durumlar yaşayabileceği öngörülebilir. Örnek olarak; uzun zamandır Keşmir bölgesinde sınır gerginlikleri yaşayan Hindistan ve Pakistan, barındırdıkları azınlık Müslüman ve Hindu nüfusunu koruma amaçlı bir saldırıyı bahane ederek toprak kazanımı elde etme girişiminde bulunabilir. Diğer devletler de Ukrayna örneğinden hareketle bu tarz girişimlerde bulunabilir ve uluslararası barış sekteye uğrayabilir. Hatta 2014 yılındaki Kırım ilhakında uluslararası arenanın yetersiz ve isteksiz tepkileri, 2022 yılındaki işgalin önünü açmış olabilir.
Yakın Zamanda Olan Gelişmeler
Son zamanlarda Donald Trump’ın hem Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile hem de Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile görüşmesi barış konusunu gündeme getirmiştir. Rusya’nın barış şartlarının başında şüphesiz toprak talebi gelmektedir. Çeşitli haber kaynaklarına göre Trump, Zelenski’den Rusya’nın Kırım gibi ilhak ettiği toprakları “hukuki” olarak tanımasını istemektedir.[i] Olası bir hukuki tanımlama neticesinde 1945 yılından beri yasaklanan toprak fethi veya ilhakı normu artık geçerliliğini koruyamayabilir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Daimî Üyesi olan Rusya’nın bu tutumu ve barış sonucunda tıpkı 2014 yılında olduğu gibi toprak kazanması, diğer Birleşmiş Milletler ve nispeten zayıf olan devletleri korkuya sürükleyebilir. Bu bağlamda yanı başında güçlü sayılan aktörler ve BM Daimî Temsilcileri bulunan zayıf devletler kendilerini tehdit altında hissedebilir. Güç yoluyla toprak kazanımını engelleyen uluslararası normun güvenilirliği, 2014 ve 2022 yıllarında yaşanan ilhaklar sonucunda azalmaktadır.
Rusya’nın Ukrayna’dan olası bir toprak kazanma durumu diğer komşu devletleri de etkileyecektir. Halihazırda savaşı desteklemeyen Orta Asya devletlerinin savaş karşıtı durumu bunu göstermektedir. Hemen hemen tüm komşularının Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını kazanmış olması ve Ukrayna’nın da bir Sovyet sonrası ülke olması, diğer Sovyet sonrası ülkelerin de böyle bir durumla karşılaşabileceğini göstermektedir. Rusya, çok sayıda uluslararası anlaşma kapsamında toprak bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğüne rağmen, Ukrayna’nın işgal ettiği topraklar üzerinde egemenlik hakkı olmadığını ve kendi kaderini tayin hakkının tanınması gerektiğini savunuyor.[ii] Vladimir Putin’in Kazakistan için de yaptığı benzer açıklamalar ve Ukrayna’daki eylemler komşuların da bu gibi tehditler alabileceğini göstermektedir.[iii] Eylemler ve söylemler neticesinde Rusya, bu ülkeleri hâlâ birer Sovyet uzantısı olarak görmektedir. Ukrayna işgali sonrası Moskova’nın toprak kazanması sonucunda, Rusya’nın Sovyetler Birliği’ni tekrar kurma hayali olduğu düşünülebilir. Bu hayali gerçekleştirmek için atılacak olan bir diğer adım, diğer Sovyet sonrası devletlerin de işgali olabilir.

Bu durum gerçeklikten uzak olsa da imkânsız değildir. İlerleyen zamanlarda Rusya, Ukrayna’ya tekrar bir saldırı başlatabilir veya Çin ile rekabet halinde olduğu Orta Asya üzerinden Sovyetler hayaline ulaşmaya çalışabilir. Bu senaryoda Rusya ve NATO’nun karşı karşıya geleceği aşikardır. Olası bir Avrupa’ya işgal başlatma sürecinde, uzun yıllar savaşmayan ve askeri anlamdan paslanmış olan Avrupa ilk başlarda zayıf düşebilir. Olası Avrupa Rusya savaşı halinde Doğu bloğunda bulunan Hindistan ve Çin gibi ülkelerin tutumu önemlidir. Bu tarz bir küresel savaşta uluslararası hukuk önemini yitirebilir.
Barışın sağlanması ve hukuki olarak işgal edilen toprakların Rusya’ya verilmesi diğer devletleri de toprak için işgal yapmaya cesaretlendirebilir. Örneğin Sudan, Etiyopya’da bulunan Amhara bölgesine ilerleyebilir. Venezuela halihazırda istediği Guyana’nın sahip olduğu bölgeleri ilhak edebilir. Sayılan devletler dışında devlet statüsüne sahip olmanın gerekçelerini karşılayıp, uluslararası arenada yeteri kadar tanınmayan bazı devletler büyük işgallerle karşılaşabilir. Tek bir savaş sonucunda güç yoluyla toprak kazanım normu bir anda hiç edilemez fakat Rusya’nın eylemleri sonucunda bu norm zayıflamıştır.

İşgal karşıtı normlar zayıflamaya devam ederse büyük güçler arasında kalan tampon devletler gittikçe zayıflayabilir. Bu normun zayıflaması yalnızca toprak işgalinin önünü açmadığı gibi zayıf devletlerin haklarının ihlal edilmesinin de önünü açabilir. Örnek olarak aynı denize komşu olan iki devletten güçlü olan devlet zayıf olan devletin haklarını ihlal edebilir. Güçlü olan devlet karasularını ve kıta sahanlığını genişletirken, aynı zamanda onun hakkı olan karasularında sondaj aramaları veya balıkçılık faaliyetleri yürütebilir. Yalnızca bununla kalmayıp zayıf olan devletin hava sahasını da ihlal ederek bölge üzerindeki egemenliğine tehdit oluşturabilir. Bu bağlamda normların zayıflaması sadece işgal ederek toprak kazanımının değil, Birleşmiş Milletler Şartnamesi’nin “egemen eşitlik” ilkesinin de çiğnenmesinin önünü açmaktadır.
Sonuç
Sonuç olarak Rusya’nın Ukrayna işgali üzerinden gündeme gelen toprak kazanımı tartışması, uluslararası hukukta II. Dünya Savaşı sonrası inşa edilen düzenin geleceğini doğrudan ilgilendirmektedir. Güç kullanarak toprak elde etme yasağı, devletlerarası barışın temel direği olmasına rağmen Rusya’nın eylemleri bu normu ciddi şekilde sarsmıştır. Olası bir barış anlaşması ile Ukrayna topraklarının “hukuken” Rusya’ya devri, uluslararası düzende zincirleme bir etki yaratabilir ve benzer taleplerin diğer kriz bölgelerinde de gündeme gelmesine yol açabilir. Dolayısıyla, Ukrayna örneği yalnızca bir işgalin ötesinde, zayıf devletlerin güvenliği, self-determinasyon hakkının geleceği ve Birleşmiş Milletler düzeninin sürdürülebilirliği açısından kritik bir dönüm noktasıdır.
[i] Ravid Barak, “Trump’s “final offer” for peace requires Ukraine to accept Russian occupation”, https://www.axios.com/2025/04/22/trump-russia-ukraine-peace-plan-crimea-donbas, (Erişim Tarihi: 30 Ağustos 2025).
[ii] Katie Hetherington, Sindija Beta ve Dr. Paul R. Williams, “The Legal Case for Ukraine’s Territorial Reintegration”, https://www.publicinternationallawandpolicygroup.org/lawyering-justice-blog/2025/2/13/legal-basis-for-ukraines-territorial-reintegration, (Erişim Tarihi: 30 Ağustos 2025).
[iii] Anna Dolgov “Kazakhs Worried After Putin Questions History of Country’s Independence”, The Moscow Times, https://www.themoscowtimes.com/2014/09/01/kazakhs-worried-after-putin-questions-history-of-countrys-independence-a38907, (Erişim Tarihi: 23 Ağustos 2025).

